Çarşamba, Haziran 16, 2010

Propaganda Gemileri




Türkiye ile Israil arasında krize neden olan Mavi Marmara yardım gemisi olayını, küresel algılamalar ve dünya kamuoyu bakımından ayrıca analiz etmek gerekir.


Israil, Mavi Marmara yardım gemisine saldırarak, provokasyon tuzağı olabilecegi ihtimaline rağmen, güç gösterisini tercih etti. Bu Israil’e hiç de yabancı sayılmayacak bir propaganda tuzağıydı.


Propaganda Savaşları

Çoğu zaman uzun vadeli politik oyunları okumak zordur. Çünkü olayları, bize servis edildiği gibi anlar ve algılarız. Böylece propaganda önem kazanmaktadır.


Exodus Gemisi,

Bu olay, II. Dünya Savaşı sırasında Siyonistlerin, dönemin Britanyasına karşı gerçekleştirdiği provoksyon eylemi olarak bilinir. Siyonistlerin, yahudileri Exodus isimli gemiye doldurup büyük Britanya kontrolündeki bugünkü Israil-Filistin topraklarına göndermesi ve Ingilizlerin gemiyi geri cevirmesi sonucu dünya kamuoyunda, Britanya’nin Yahudilere karşı uyguladığı insanlık dışı politikaya dikkat çekilmişti. Gemide, açlıktan ölen çocuklar ve yaşlılar da söz konusudur. Buna göre Ingilizler, Almanların yahudi soykırımını tamamlıyordu. Böylece yahudilerin uğradığı insan hakları ihlalleri küresel algılamalara servis edilmişti. Dünyada bu yönde bir kamuoyu oluşturulmuştur. Daha da önemlisi böylece Ingilizerin ekonomik ve emperyalist nedenlerle Araplarla isbirligini tercihi ve filistinlilere yaranmak adına yahudilere uyguladığı zulmü yine dünyaya gösterilmiş olundu. Üstelik Britanya kontrolündeki bölgelerde başkaldırıyı ve direnişi ateşlemeyi amaçlamıştır.

Exodus Gemisi kıtabı yok satmıştır ve bir sinema filmi de çekilmiştir.

Mavi Marmara gemisi de bir dizi Filistin davası propaganda yöntemlerinin günümüzdeki örneğidir.

Çoğumuz uçak kaçırma haberlerini hatırlarız. Haberlerde ve gazetelerde Filistinli teröristlerin uçak kaçırma olaylarıyla biz dünya kamuoyuna Filistin meselesini nasıl tanıttıklarını hatırlayalım. Bu olaylar ilk propaganda hareketleriydi. Daha sonraki yıllardan da Israil tanklarına ve askerlerine taş atan çocukları izledik haberlerde. Yıllarca mahalle aralarında asimetrik catisma(dengesiz guc) sahnelerine şahit olduk ekranlarımızda. Ellerinde balistik silahlarla Israil askerleri ile, sapan ve taş atan filistinli cocuklar arasindaki çatişmalarda, zayıf taraf filistinli cocuklara karşı büyük bir sempati oluştu. Bu görüntüleri, Israil bombalamalarında yaralanan ve ölen kanlı bebek görüntüleri takip etti. Bu sefer Israil ve yahudilere karşı bir nefret oluştu. Israil israrlarına devam ettikçe de, Filistin davasının dünya kamuoyuna tekrar tekrar aktarılması da kendisini yeniledi. Son yıllarda da bu durum canlı bomba saldırılarla kendini gösterdi. Filistinliler için artık sadece dünya kamuoyunun sempatisini kazanmak yetmiyor oldu ve bunun için de Israil’in güç gösterisi ve korku yaratma yöntemlerıyle acımsız saldırıları gibi, sivil hedeflere karşı kanlı saldırılar düzenlenerek güç gosterisi yapılmış ve korku yaratılmak istenmiştir.

Mavi Marmara hareketi de Israil’e karşı, Gazze için propaganda amaçlı provokasyon olarak tasarlanmıştır.

Exodus Gemisi, dünya kamuoyunun Yahudi karşıtı İngiliz politikaları konusundaki algılamalarını şekillendirmek amacıyla planlanmıştı.

Mavi Mamara Gemisi de insani etik sorgulamasının ötesinde, dünya kamuoyunda Israil karşıtı bir algılama yaratmak ve dolayısıyla batı ile Israil arasinda ayrışmayı zorlamayı hedeflemiştir.


Bu bakımdan olayların hiçbirinde haklı veya haksız, doğru veya yanlış sorgulaması önemli degildir. Olayların sunulduğu gibi yüzeysel haliyle üzerimizde bıraktığı etki ve sekillendirebildiği algılamalarımızdır önemlisi.

Mavi Marmara’nın da filmi yapılır herhalde.


Savas Karakaplan


Çarşamba, Haziran 11, 2008

Irak Türkleri Bugün Büyük Kurultayda Buluşuyor


Önceki 4 kurultayı Kerkük ve Erbil'le sınırlı tutarak süreden kazanmaya çalışan cephe, bu kez kural değişikliğine giderek, Kerkük ve başkent Bağdat başta olmak üzere Erbil, Musul, Telafer, Diyala ve Tikrit ile bu illere bağlı ilçe kasabalarda gerçekleştiriyor. Önceki 4 kurultayı Kerkük ve Erbil'le sınırlı tutarak süreden kazanmaya çalışan cephe, bu kez kural değişikliğine giderek, Kerkük ve başkent Bağdat başta olmak üzere Erbil, Musul, Telafer, Diyala ve Tikrit ile bu illere bağlı ilçe kasabalarda gerçekleştiriyor.
Ulusalcı Çizgisiyle İlk Adımını 1995 Yılında Erbil'de Atan Irak Türkmen Cephesi (ITC), Yarın 5'inci Kurultayının İlk Startını Veriyor. Yurt çapında 7 ayrı noktada eş zamanlı olarak başlayacak kurultayın 30 Haziran'a dek sürmesi bekleniyor. Irak'ta milliyetçi tabanla 'sıcak temas' politikası izleyen ve Iraklı Türkleri tek çatı altında buluşturan ITC, 5'inci büyük kurultayın ilk adımını yarın atıyor. Ertelendiği yönündeki iddiaların asılsız olduğu vurgulanan kurultayın, 7 ayrı noktada eş zamanlı olarak başlayacağı açıklandı. Önceki 4 kurultayı Kerkük ve Erbil'le sınırlı tutarak süreden kazanmaya çalışan cephe, bu kez kural değişikliğine giderek, Kerkük ve başkent Bağdat başta olmak üzere Erbil, Musul, Telafer, Diyala ve Tikrit ile bu illere bağlı ilçe kasabalarda gerçekleştiriyor. Kurultayın başlangıç ve bitiş süresinin 20 gün olarak sınırlandırıldığını açıklayan Türkmen Meclisi Genel Sekreteri Yunus Bayraktar, İHA muhabirine verdiği mülakatta, kurultayla ilgili erteleme iddialarının asılsız olduğuna vurgu yaptı. Böyle bir ertelemenin söz konusu olmadığını ifade eden Bayraktar, büyük kurultayın belirlenen 10 Haziran 2008 tarihinde başlayacağını kaydederek, "10 Haziran'da başlayacak kurultay, 30 Haziran'a kadar sürebilir. Belirlenen maksimum süre bu. Ancak daha erken de bitebilir. Biz katılımın geniş kapsamlı olması için bu süreyi geniş tuttuk" dedi. Daha önce finansal destek sıkıntısı çektiği belirtilen kurultayın, Türkmen işadamlarının sponsorluğunda bu sorunun da aşıldığı öne sürülüyor. Yoğun katılımın beklendiği Türkmen kurultayının bundan önceki seçimleri, 1 Temmuz 2005 tarihinde gerçekleşmişti.

(İHA)

Pazartesi, Aralık 03, 2007

K. Irak Yönetiminin Yola Getirilmesi için Ekonomik ve Siyasi Baskı Yeterli Olur"


03 Aralık 2007, Pazartesi
Irak Türkmen Cephesi(ITC) Almanya Temsilcisi Ganim Authman, Türkiye'nin Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi üzerinde ekonomik ve siyasi baskı ile etkili olabileceğini söyledi. Authman, Türkiye'nin Irak'taki 3 milyon civarındaki Türkmen için de daha fazla inisiyatif alarak onların korunması konusunda daha etkin rol almasını beklediklerini söyledi.

Irak Türkmen Cephesi(ITC) Almanya Temsilcisi Ganim Authman, Türkiye'nin Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi üzerinde ekonomik ve siyasi baskı ile etkili olabileceğini söyledi. Authman, Türkiye'nin Irak'taki 3 milyon civarındaki Türkmen için de daha fazla inisiyatif alarak onların korunması konusunda daha etkin rol almasını beklediklerini söyledi.
Kuzey Irak'taki bölgesel yönetimin ekonomik açıdan büyük ölçüde Türkiye'ye bağlı olduğunu ifade ederek bunun rahatlıkla etkin bir baskı aracı olarak kullanılabileceğini ifade eden Authman, "Belki Habur Sınır Kapısı'nın iki haftalığına kapatılması bile yeterli olur. Habur'un kapatılarak Suriye sınırına inşa edilen sınır kapısının faaliyet sokulması da bunları zor duruma sokmaya yetecektir." dedi. Yapılacak bir ekonomik ambargonun Kürtleri akıllandırmaya yeteceğini düşündüğünü anlatan Authman, siyasi olarak da Kürt gruplar üzerinde uygulanacak baskının olumlu sonuç vereceğini söyledi.
Kuzey Irak'ın ekonomik olarak ciddi şekilde Türkiye'ye bağlı olduğunu ifade eden Authman, "Bir Kuzey Iraklı sabah kalkıp fırına gidip bir ekmek aldığında bunun unu, tuzu ve mazotu dahil herşeyiyle Türkiye'den geliyor. Kullanılan akaryakıtın ve elektriğin büyük bölümü de yine Türkiye'den geliyor. Yani bölge ekonomik olarak neredeyse tamamen Türkiye'ye bağlı. Türkiye Irak'taki Türkmenlere yapılan haksızlıkları çok iyi biliyor. Türkiye bu konuda fiilen müdahalede bulunması lazım. Ancak bu askeri müdahale değil. Irak'ta en büyük sorunumuz özellikle Mesut Barzani liderliğindeki Irak Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Celal Talabani liderliğindeki Irak Kürdistan Yurtseverler Partisi'ni (KYP) ile. Yoksa Kerkük yerlisi Kürtlerle normal hayatta herhangi bir sorunumuz yok. Bu iki grup şimdilik iyi geçiniyorlar ama yakında Irak'taki durum değişirse yine birbirlerine düşeceklerdir." dedi.
Kürtlerin Kerkük konusunda bu kadar ısrar etmelerinin altında da ekonomik nedenler olduğuna dikkat çeken Authman, "Kuzey Irakta kurulacak bir Kürt devletinin yaşaması için buna yani Kerkük petrolüne ihtiyacı var. Yoksa dış destek veya bu olmadan 6 ay bile ayakta kalamazlar." dedi. Kerkük'ün petrol rezervinin değerinin 6.3 trilyon dolara yakın olduğu göz önüne alınırsa bu ısrarın sebebinin daha iyi anlaşılacağını ifade eden Authman, Kuzey Irak yönetiminin merkezi hükümetin karşı çıkmasına rağmen yabancı petrol şirketleriyle anlaşmalar yaptığına dikkat çekiyor.
KERKÜK REFERANDUMU VE NÜFUS DURUMU
Irak'ta 1957'de krallık zamanında yapılan genel nüfus sayımında Irak'ın nüfusu 4 milyon Arap, 1 milyon 50 bin Kürt ve 690 bini Türkmen olmak üzere 7 milyon olarak tespit edilmiş. Saddam döneminde çok da sağlıklı olmayan iki nüfus sayımı yapıldığını ifade eden Authman, "Şimdi ise 16 milyon Arap ve 4,5 milyon Kürt olduğu söyleniyor. Bu durumda nüfus artışlarında pek fark olmadığına göre Türkmen nüfusunun da en az 2 milyon 800 bin olması lazım. Biz Irakta 3 milyon civarında Türkmen olduğunu söylüyoruz."dedi.
Kerkük'ün nüfusu ile ilgili olarak ise 2003'e kadar Birleşmiş Milletler'in (BM) dağıttığı gıda karnelerine göre 900 bin kişinin yaşadığını ifade eden Authman, "Şu anda ise gelenlerle birlikte Kerkük'ün nüfusu 1 milyon 600 bin nüfusa ulaşmış durumda. Bu durumda yapılacak bir referandumdan çıkacak sonucun ne olacağı açıktır. Irak Anayasası'nın 140.ıncı maddesi gereği normalleşmenin sağlanması, nüfus sayımının yapılması ve referandumun yapılması öngörülüyor. Burada Nüfus sayımında 1957'de şehirdeki kayıtlar esas alınarak ileri doğru nüfus gelişiminin göz önüne alınması lazım. Yoksa şu anda Kerkük'te komşu ülkelerden bile getirilmiş ve şehirde yaşayan Kürtler var. Bunlar referandumun dışında tutulmalıdır." dedi. Peşmergelerin Türkmenler üzerinde baskı kurduklarını anlatan Authman, seçimlerde de tüm kontrolün peşmergeler tarafından yürütüldüğüne dikkat çekerek, "Seçimlerde birçok Türkmen oy kullanamadı. Türkmen köylerinde de oy kullanılmasını engelliyorlar ve böyle olunca da seçim sonrasında Türkmen adaylara sadece 85 bin oy çıkıyor. Kürtler bunun üzerinden de Türkmenlerin sayısı ile ilgili değerlendirmeler yapıyor."dedi.
Türkmenler üzerindeki sindirme ve baskı hareketlerine de dikkat çeken Authman, "Şimdiye kadar sadece Kerkük'te Türkmenlerin kaçırılan yakınlarını kurtarmak için ödemek zorunda kaldığı fidye miktarı 25 milyon doları geçti. Son olarak iki hafta önce PKK'lıların ve diğer Kürt örgütlerin Türkiye'nin Kuzey Irak girmesi durumunda bunun intikamını Türkmenlerden alacaklarına dair tehdit bildirileri dağıttılar. Peşmergeler sürekli olarak Türkmenler üzerinde baskı ve yıldırma politikası uyguluyor. Bizim ise kendimizi savunacak bir silahlı gücümüz de yok." dedi.(CHA)

Cuma, Ekim 26, 2007

Kuzey Irak Kürt Siyasileri Türkiyeyi Ziyareti Planliyor

Kuzey Irak’tan Kürt Siyasi Partilerden bir heyet Türkiye’yi ziyaret ediyorlar:
Kürdistan Emekçiler Partisi başkanı Kadir Aziz, basına yaptığı açıklamada: Kuzey Irak Kürt Siyasi Partiler Meclisinden oluşan heyet, PKK terör örgütü meselesine ilgili yakın bir zamanda Türkiye’yi ziyaret edeceklerini ifade etti. Aziz, ‘’Ziyaret konusunda Ankara’dan olumlu bir cevap aldık. Şuana kadar da heyetin Ankara’yı ziyaret edeceği gün belli değil. ancak heyet gelecek haftanın ortasında Ankara’ya gideceğini açıkladı.

Türkiye’ye ziyaret edecek Kürt Siyasi Partiler heyeti:
1- Mesut Barzani başkanlığındaki Kürdistan Demokrat Partisi ( KDP) siyasi büro sorumlusu Fazil Mirani,
2- Celal Talabani başkanlığındaki Kürdistan Yurtseverler Birliği ( KYB) siyasi büro üyesi Arslan Bayız,
3- Kürdistan Komunist Partisi başkanı Kemal Şakir,
4- Kürdistan İslami Birliği Selahattin Mehmet Bahattin,
5- Kürdistan İslami Camaati başkanı Ali Bapir,
6- Kürdistan Emekçiler Partisi başkanı Kadir Aziz,

NOT: Kürdistan Demokrat Sosyalist Partisi başkanı Muhammad Haci Mahmut yurt dışında olduğu için heyette almayacak.

Perşembe, Ekim 25, 2007